Doğum Sonrası Kanamalara bağlı anne ölümleri (TAÇ MAHAL – HİNDİSTAN , TÜRKİYE , İSVEÇ …)
Doğum ile ilgili ölümlerin büyük bir kısmı tıbbi çözümleri iyi billinen, önlenebilir sebeplere dayanmaktadır.Anne ölümleri ancak toplumların annelerimizin hayatlarının kurtarılmaya değer olduğunun bilincine varmaları ve bu uğurda çaba harcamaları ile mümkün olacaktır. Dünyada her yıl 529.000 anne ölümünün olduğu tahmin edilmektedir. Bu sayı 100.000 canlı doğumunda 400 anne ölümü, bu da her günün her dakikasında bir anne ölüyor demektir.
Hindistan Şahı Cihan\’ ın eşi ( İmparatoriçe) Mümtaz son doğumunu ( 14. doğum ) yaptıktan sonra gelişen kanama neticesinde 1630 yılında ölmüş, Şah Cihan eşine beslediği büyük sevgi nedeniyle anısına dünyanın en büyük anıt mezarını Taç Mahal \’ ı yaptırmıştır. ( O günden bugüne Hindistan \’ da anne ölüm hızı hala çok yüksektir. )
İsveç ise 1663 \’ te Tıp Koleji kurulması ile başlayan ve Ebe Sistemi, Tıp Eğitimi ve sonuç bildirim sisteminin kurulması ile sonuçlanan çabalar ile bugün anne ölümü dünyada en düşük seviyede olduğu ülke konumuna gelmiştir. Bu durumda sorulması gereken soru; 2010 yılında gelişmekte olan toplumlar büyük anıtlar yapıp bu acıyı çekmeye devam mı etmeli yoksa doğum sonu ölümlere çare bulmanın yollarını mı aramalılar ?
Doğum sonu kanamalar, anne ölümerinin en sık rastlanan nedenidir ve tüm dünyadaki anne ölümlerinin % 25 \’ ini oluşturmaktadır. Doğumla ilgili ölümlerin büyük bir kısmı, medikal çözümleri iyi bilinen önlenebilir sebeplere dayanmaktadır. Aslında ölümlerin % 99 \’ u gelişmekte olan ülkelerde; yani sınırlı kaynakların olduğu, deneyimli sağlık hizmeti verenlerin yetersiz sayıda olduğu ve acil doğum hizmetlerinin zayıf olduğu ülkelerde görülmektedir. Ülkemizde anne ölüm hızı giderek azalmakta ise de hala çok yüksek olup, bunlarında en büyük sebebinin başında doğum sonu kanama yer almaktadır. 21. yüzyılda artık Türkiye \’deki annelerin doğuma bağlı kaybedilmemeleri, annesiz büyüyen bebeklerin olmaması gerekmektedir. Bence ülkemizde tüm olumsuz şartlara rağmen hekimlerimiz iyi yetişmektedir. Ancak bu tek başına yetmemektedir. Bunun yanında sağlık personelinin de iyi olması ayrıca alet ve ekipmanların da yeterli olması şarttır ( Kan bankalarına ve kan ürünlerine daha kolay ulaşılmalıdır. ).
Doğum sonu kanama herkese eşit uzaklıktaki bir durum olmakla beraber, doğum sonu kanamadan ölüm olayı herkese eşit uzaklıkta değildir. Fakir, iyi beslenmeyen, yeterli tıbbi olanaktan uzakta doğum yapan sağlıksız kadına daha yakın iken; iyi donanımlı ve yetişmiş personele sahip bir sağlık kurumunda doğum yapan kadına bir o kadar uzak olacaktır. Anne adaylarının unutmaması gereken şey doğum sonu kanamanın yadsınamaz bir gerçek olduğu ve öngörülmeyen bir şekilde oluşabileceği gerçeğidir. Doğum yapan hiçbir kadın bu riskten uzak değildir. Yani doğum sonu kanama fırsatçı bir katil gibidir. Bu bağlamda tüm anne adayları doğumlarını deneyimli, iyi donanımlı, yetişmiş personel ve yeterli ekipmana sahip sağlık merkezlerinde yaptırmaya özen göstermelidirler.
Sağlık hizmeti veren kurumlara düşen görev ise; sosyal ve kültürel açıdan kozmopolik olan toplumumuzun sorunlarını, sorumluluklarını üstlenerek; kadına yardımı, kadını bilinçlendirmeyi ve kadının eğitimini de üzerlerine almalarıdır. Doktorların: ebeler, hemşireler, ve diğer sağlık personeli ile beraber, eğitim kurumları, sivil toplum örgütleri ve kadın grupları ile birlikte çalışarak sistemde var olan sosyal, kültürel ve sağlıksal açıkları kapatmaya çalışılması gerekmektedir. Ancak bu şekilde ülkemizdeki anne ölüm hızını gelişmiş ülkelerin seviyesine çıkarabiliriz.